Derelerden patikalardan geçmek, yamaçlara tırmanmak. Doğayla kurulan ve kuralları belirlemede iki tarafın da eşit hakka sahip olduğu bu özgürlük; trafik, hava kirliliği, iş, üniversite stresi, uzlaşmak nedir bilmeyen sevgili gibi kavramlardan havlu atanlara inanılmaz bir keyif vaat ediyor.
Doğa yürüyüşü deyince aklımıza hemen "trekking" sözcüğü geliyor ama bu kullanış biçimi bu tip geziler için pek de doğru değil. Trekking; yüksek irtifada, organize ve kamplı olarak yapılan yürüyüşlere verilen ad aslında. Sırtta taşınan yükler ve yükseklik nedeniyle günlük doğa yürüyüşlerine göre çok daha zor. Trekking, başlı başına bir spor dalı değil de dağcılığın ilk adımı olarak görülüyor. Doğru olan, günübirlik doğa yürüyüşlerini Hiking diye adlandırmak.
Trekking doğa sporlarının en hafif kollarından biridir. Uzun ve yorucu yürüyüş anlamına gelir. Hiking ise günübirlik doğa gezisi anlamına gelir. Dilimize İngilizce`den geçen "trekking" sözcüğü İngilizce`de "doğal engellerle dolu bir arazi parçasını herhangi bir ulaşım aracı kullanmaksızın yürüyerek aşmak" anlamına geliyor. Asıl anlamı ise" Güney Afrika`da kağnı ya da yaya olarak göç" demek.
Hiking`de yürüyüş süresi parkurun zorluk derecesine göre değişiklik gösterir. Orta dereceli bir parkur yaklaşık olarak 5-6 saat sürer. Kalabalık ve gürültülü şehir hayatından bir an olsun uzaklaşmak, doğayla baş başa bir gün geçirmek ve doğadaki güzellikleri grup arkadaşlarıyla paylaşmak isteyenlerin uğraştıkları bir spor aktivitesidir. Amaç şehirde özlenen doğal yaşama bir gün olsun ayak uydurabilmektir.
Bu iki outdoor aktivite arasındaki en önemli fark aslında konaklama aşamasında ortaya çıkmaktadır. Günübirlik hiking yapanlar, yürüyüş parkurunu tamamladıktan sonra evlerine dönerken, trekking yapanlar doğa yürüyüşüne ertesi gün kaldıkları yerden devam edecekleri için çadırda geceyi geçirmeyi tercih ederler.
Bu iki sporun temelinde yürüyüş vardır. Yürüyüş; özellikle sürekli oturarak çalışan insanlar için beden sağlığını geliştiren doğal bir egzersiz sayılır.